Ana içeriğe atla

Şinasi Ajan mıydı ?

 


Modern Türk edebiyatının kurucusu ve ilklerin adamı, sakalını kesti diye memuriyetten kovulan adam… günahıyla sevabıyla Türk edebiyatının mühim isimlerinden Şinasi’ye dair üç beş kelam

Topluma mal olmuş kişilerle alakalı iddialar ve şehir efsaneleri her zaman olmuştur. Bunların kimi gerçeklik taşısa da çoğu marjinal komplo teorilerinden öteye gitmez. Bu iddiaların toplumda bu kadar yaygın olması biraz da söylentilere, magazinsel meselelere ilginin, kolaycılığa kaçan kutuplaştırıcı anlayışın etkisi  rol oynar. Geçmişten günümüze özellikle edebiyat çevreleri içinde ajan hain vs itham ve iddialarına dönük tartışmalar devam etmektedir. Toplumsal ve siyasal geçiş dönemleri ve çalkantılı zamanlar bu iddiaların  karşımıza daha çıktığı bir ortam sunar. Bu iddiaların ilk muhataplarından biri modern Türk edebiyatının kurucusu olarak bilinen Şinasi’dir.

İlklerin adamı olarak bilinen İbrahim Şinasi 1826’da İstanbul’da dünyaya gelmiştir. İlk tiyatro eserinden , edebiyat kelimesinin ilk kullanımına kadar birçok açıdan öncü role sahip olan Şinasi, Osmanlının son yıllarında hak, adalet, meşrutiyet, kanun gibi kavramların Osmanlı toplumunda yaygınlaşmasında Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi birçok genç sanatçının da bu doğrultuda siyasi hareketlere girişmesine öncülük etmiştir.



İbrahim Şinasi hayatı boyunca gerek çıkardığı gazeteler gerekse de kaleme aldığı eserlerde Osmanlı siyasal yapısının değişmesine, Cumhuriyet rejiminin kurulmasına öncülük edecek kadroların yetişmesine vesile olmuştur. Yazar Serdar Kuru, Top Secret Yazılar isimli eserinde Fransız İstihbaratının üzerinden 50 sene geçtiği için gizliliği kaldırılan istihbarat  belgelerinde Şinasi’nin düzenli maaş alan Fransız istihbaratı elemanı olduğunu öne sürmüştür. Yine söz konusu eserin yanında  araştırmacı Hakan Sağlam Şinasi’nin fikir hocası ve baş mimarı olduğu Jön Türkler ve Yeni Osmanlılar için şu ifadeleri kullanır:” Jön Türklerin Avrupa’ya kaçmalarının tek ama tek bir nedeni vardır; Paris veya Londra’ya gidip Fransız ve İngiliz istihbarat kurumlarında staj yapmak, asimetrik saldırı yöntemlerini öğrenmek, yalan ve iftiralarla dolu gazetelerini ceplerinden beş kuruş para harcamadan bastırıp Türkiye’ye göndermek ve gününü gün etmektir.”

Aynı yazar Tük gazeteciliği içinde önemli bir yere sahip olan Tasvir-i Efkâr gazetesi için de “esas sahibi Fransız İstihbaratıdır”, der. Nitekim Şinasi’nin bu gazetedeki muhalif yazıları çok geçmeden kendisinin memuriyetten ihracına sebep olur.

Şinasi’nin içinde yer aldığı bir diğer olay ise “14 Eylül 1859 günü bir ihbar sonucu ortaya çıkartılan ve Sultan Abdülmecid’i devirip onun yerine Sultan Abdülaziz’i tahta geçirmek için tertip edilen ve tarihe “Kuleli Hadisesi” olarak geçen başarısız bir darbe girişimidir.” Bu bilgi de aynı şekilde yazar Hakan Sağlam’a aittir.

 

Şinasi ile alakalı iddiaları okurların takdirine ve yapacakları araştırmaları neticesinde kendi vicdanlarına bırakarak Türk edebiyatı ve tarihine damga vurmuş bir yazar olarak hayatına dair bazı enteresan bilgilere yer verelim.

👉İddialara göre Şinasi sakalını tıraş ettiği için memuriyetten ihraç edilen ilk vatandaştır. Evet yanlış okumadınız tıraş etmediği için değil tıraş ettiği için.

👉Şinasi fikirlerine o kadar bağlı bir insandır ki Paris’te yaşadığı yıllarda ülkeye dönmesi için yetkililere müracaat etti diye karısını boşamıştır.

👉Bugünkü anlamıyla kullandığımız “edebiyat” kelimesini günümüz anlamına uygun olarak ilk defa Şinasi kullanmıştır.

👉Şiirde noktalama işaretlerini ilk defa o kullanmıştır.

Ve daha birçok ilke öncülük eden Şinasi ortaya koyduğu birçok yeniliğe binaen ilklerin adamı ve modern Türk edebiyatının kurucusu unvanını gördüğünüz gibi fazlasıyla hak etmektedir.

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0brahim_%C5%9Ein%C3%A2s%C3%AE


https://www.mehmethakansaglam.com.tr/makaleler/sinasiden-namik-kemale-ziya-pasadan-can-dundara-hainler-4070.html#:~:text=Tam%20bir%20Frans%C4%B1z%20ajan%C4%B1%20olarak,vatan%20hainine%20fikir%20babal%C4%B1%C4%9F%C4%B1%20yapm%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1r.&text=Nam%C4%B1k%20Kemal%20ile%20%C5%9Einasi'nin,e%20b%C4%B1rakarak%20Paris'e%20gider.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mezopotamya’nın Feribotları: Kelekler

    Tarihin her döneminde ticaret başta olmak üzere çeşitli nedenlerle ulaşım ve nakliye insanoğlunun en önemli uğraş ve meselelerinden olmuştur. Medeniyetin kalbinin attığı yerlerden olan Mezopotamya da bol bereketli toprakları, gürül gürül akan suları ile ulaşım meselelerinin en çok ele alındığı yerlerden biri olmuştur. Bugün neredeyse Mezopotamya coğrafyasında yer alan kadim her şehrin bir şekilde ticaret yollarının etkisiyle geliştiği veya bu yollarla bağlantılı olduğu görülür. Biz bu yazımızda kara ulaşım yol ve araçlarını değil son derece sıra dışı olan ve günümüzde unutulmaya yüz tutmuş binlerce yıllık mazisi olan bir araçtan bahsedeceğiz : Kelekler   Keleklerin Tarihi Dünyanın birçok yerinde tarihçiler çok eski zamanlardan bu yana şişirilmiş hayvan derilerinden yapılan araçlarla taşımacılığın yapıldığını kaydetmektedir. Bu konuda bu yöntemin ilk olarak nerede kullanıldığına dair araştırmalar bizi Mezopotamya’ya ya götürmektedir. Medeniyetin başlangıcından neredeyse 1950

Dicle'de Bir Nehir Serüveni

  Açık denizlerde yahut okyanuslarda yaşanan maceralar gerek edebi eserlere gerekse de sinemaya çokça konu olmuştur. Bununla birlikte bu maceralar bizde çoğunlukla egzotik, yabancı diyarlarda geçen, bir niteliğe sahip olmuştur. Ancak bu yazımızda da ele alacağımız üzere bizde de bu edebi türün örnekleri yok değildir. Bu yazımızda   dört dörtlük bir nehir serüveni olan Direktör Ali Bey’in Dicle üzerinden Bağdat’a yaptığı yolculuğu ele aldığı bir nehir serüvenini değerlendireceğiz. Ali Bey’in bu yolculuğu tek başına bir nehir macerası değil geçilen yerler ve karşılaşılan mekanlar itibarıyla adeta canlı bir kültür ve tarih macerası adeta. Ali Bey, nehir yolculuğunun her karesinde söz konusu mekanların tarihi, ticari, sosyolojik, demografik, kültürel, sanatsal detaylarını ve genel karakterini okuyucuyla paylaşmakta sadece bununla yetinmeyip gözüne çarpan arka plan durumları da tüm çarpıcılığıyla okuyucuya sunmaktadır. Ali Bey’in Üslubu Eser, bizi kendine bağlayan sürükleyici ve aksiy